Tarih Öğretmenlerine Kaynaklar

Tarih Araştırmaları

Tarih Araştırmaları

ERZURUM KONGRESİ KARARLARI (Tam Metin)

Erzurum Kongresi Mukarreratı

Bismillahirrahmanirrahim

Şarki Anadolunun ittifak-ı tamıyla 10-23 Temmuz 1335[1] tarihinde Erzurum’da akd olunan ilk kongrenin mukarreratıdır.

Mevadd-ı Esasiye[2]

  1. Vilayet-i Şarkiyye[3] ve Trabzon vilayeti ve Canik[4] Sancağı gayr-ı kabil infikakın ve camia-i Osmaniyenin bir rüknü olmak üzere bir kül teşkil eder.

            Trabzon Vilayeti ve Canik Sancağıyla Vilayat-ı Şarkiyye namını taşıyan Erzurum,     Sivas, Diyarbekir, Mamuretülaziz[5], Van, Bitlis ve bu meyandaki evliye-i mustazzile             hiçbir sebep ve bahane ile yek diğerinden ayrılmak imkanı tasavvur edilemeyen   bir kül olup saadet ve felakette iştirak-ı tammı kabul ve mukadderatı hakkında          aynı maksadı hedef-i ittihaz ederler. Bu mıntıkada yaşayan bilcümle anasır-ı İslamiye yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabele ve hiss-i fedakarı ile meşhun ve vaziyet-i ırkiye ve içtimaiye ve şerait-i muhitelerine riayetkar öz kardeşlerdir.

  1. Her türlü işgal ve müdaheleyi Rumluk ve Ermenilik teşkili gayesine matuf olarak telakki edeceğimizden müttehiden müdafaa ve mukavemet esası kabul edilmiştir:

Devamını oku...

MEKTEP ÇOCUKLARI İÇİN SÜT

Ecdadımızın ifrat ile medh ettikleri bir çok edviye vardır ki terakkiyat-ı hazırası bunlara atf edilen ehemmiyeti hiçe indirdiği gibi nesilden nesile intikal edip bazı tedrisat ve muamelatın sıhhat ve hakikatini de bilakis te’bid ve tasvibden hali kalmaktadır.

Mesela, eskiden aileler içinde valideler tabibin fikir ve mütalaasını almağa lüzum görmeden yavrularına kendi kanaat ve içtihadlarıyla balık yağı verirlerdi. Filhakika, laboratuarlarda yapılan tecrübeler ve hastane serir-i paklarında tutulan müşahedelerle balık yağının tesirat-ı şifahanesi tahakkuk ettiğinden  bugün zayıf ve nahif etlaf ve eşhas için etıbba balık yağını tavsiye etmektedir.

Devamını oku...

Öğretmenlerin ve Okul Yöneticilerinin İstanbul İl Müdürlüğü'nden Ciddi Şikayetleri Var

Bu yıl İstanbul okullarının bir çoğunda sınıflarda talebe mevcudu yetmişi mütecavizdir. Tedrisatı iptidaiye kanununun onuncu maddesi: (Bir dershanede elliden fazla talebe bulunmıyacaktır.) diyor. Kanunun bu hükmüne aykırı hareket mesuliyeti mucip değil midir ? Esasen bu kadar kalabalık sınıflarda talebenin iyi yetişmesi de imkânsızdır. Kültür Direktörlüğü fazla okullar ve dershaneler açarak bu halin önüne geçmiş bulunmalıydı, deniyor.

Devamını oku...

İslâm Türk adaletinden altın bir yaprak

Fatih Sultan Mehmed'in kollarının kesilmesine karar veren hakim

Prof. Dr. A. Süheyl ÜNVER

Sebilürreşad Mecmuasının No: 105 nüshasında Hâkim H. Basri Erk imzalı "İslâm Türk Adaletinden Altın Bir Yaprak, Fatih Sultan Mehmed'in Kollarının Kesilmesine karar Veren Hâkim, makalesini dikkatle okudum. Makalede gördüğüm bazı zuhullere işaret etmek isterim.

İstanbulun ilk kadısı olmakla meşhur ve Fatih Sultan Mehmed'in pek itibar ettiği Hızır Bey Çelebi tahsilini ikmâl edince derhal kadı olmaz, Sivrihisar medresesine müderris tâyin edilir; Oradan hemen Bursaya müderris tâyin edilmez. Edirnede bir âlim ile ilmî mubahesede kazandıktan sonra Bursa’ da Yıldırım medresesine müderris tâyin olunur. 848 (1444) de İnegöle kadı tâyin edilmistir. 855 (1451) de Edirne’de Çifte medreselerden birine yeniden müderris olarak getirilir.

Hızır Bey Çelebi Sipahi askeri değildir. Babasından müntekil beylik fermanı olduğu için sipahi kıyafetini muhafaza etmiştir. Harbe iştirak etmemiştir. İstanbul muhasarasın da kendisi bir asker olarak değil, mutadı veçhile bir âlim sıfatiyle iştirak etmiştir ve harb meclislerinde bulunarak diğer âlimlerin fikri alındığı kadar kendisinin vukufundan istifade edilmiştir. Bu cihetle - Nemel Ceyş - dendir.

Hızır bey 53 yaşında olduğu halde 7 sene ilk kadılığını yaptıktan sonra İstanbul’da 863 (1450) da ölmüştür. Ali Kuşcu İstanbula ikinci defa 877 (1472) de gelmiştir. O zaman Hızır Bey öleli 13 sene olmuştu. Ali Kuşcu Maveraün Nehir’den İstanbula elçi olarak gelmemiş, Uzun Hasan tarafından muvakkaten gönderilmişti. İstanbula geldiği zaman da Uluğ bey ve Bursalı Kadızâde çoktan ölmüşlerdi. Sonra ona Hocâzâde ile iyi geçin diyen bu ölmüş zevat değil, bizzat Hocâzâde ile mubahasede kaybeden Ali Tûsî'dir.

Devamını oku...

Mekteplerde Projeksiyon - Abdülfeyyaz Tevfik

(Transkript: Erol KÖMÜR, 2003)

MEKTEPLERDE PROJEKSİYON Alât ve vesait-i tedrisiyenin mükemmeliyeti talebenin semii üzerinde ne kadar müessirdir. Muallimlere kıymetli muavenetleri dokunan bu gibi tertibat sayesinde, en büyük hüsn-ü niyetlere rağmen yeknesak olmakdan kurtulamayan can sıkıcı takrirler cazip ve münasip fasılalarla kesilir. Zat-ı melekesi alabildiğine inkişafa başlar. Mekteplere karşı her çocuğun kalbinde gizli duran nefretler muhabbete merbutiyete inkılab eder. Fenni tatbikat yapılamayan, ilmî terbiye esaslarına ehemmiyet verilmeyen zamanlarda, zavallı yavrular ne kadar bedbaht idiler. Eski nazari tedrisat, kuru gürültülerle geçen saatler, onların ruhları hatta ahlakları üzerinde derin tahribat izleri bırakır bu gayrı tabiiliklerin neticesinde gelen dimağı ..... adına cümle-i asabiyelerini bozar berbad ederdi.

Devamını oku...

Reklamlar