Tarih Öğretmenlerine Kaynaklar

Tarih Araştırmaları

Tarih Araştırmaları

Venedikli ressam Gentile Bellini'ye ait olduğu bilinen üç Fatih Sultan Mehmet portresinden, özel koleksiyondaki tek örnek bugün Londra'da yapılan açık artırmada İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından toplamda 935 bin sterlin (yaklaşık 8 milyon lira) ödenerek satın alındı.

Tablonun maddi değeri, sanatsal değeri ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin müzayedeye katılarak tabloyu Türkiye'ye kazandırmasını geride bırakacak yeni bir tartışma alanı ortaya çıktı. Ünlü tabloda Fatih Sultan Mehmed ile birlikte resmedilen genç adam kim? Şehzadelerin, kardeşlerinin olduğunu iddia edenlerle birlikte kendisinin olduğu gençliğinin tasvir edildiğini iddia edenler de bulunuyor.

etarih.com ekibi olarak tablo ile ilgili küçük bir anket hazırladık. Anketimiz 1 Eylül 2020 tarihine kadar yayında kalacak ve sonuçlar aylık olarak okuyucularımızla paylaşılacaktır. Katkılarınız için teşekkür ederiz.


ANKET SONUÇLARI AŞAĞIDAKİ GİBİDİR...

Google Sunum olarak görmek için tıklayınız...


Katılım için teşekkür ederiz.

Enderun-u Humayun Mektebi Alisine Mahsus Talimattır

(Kitaba erişim bağlantısı için tıklayınız...)

Enderun Mektebi Talimatı orijinal adıyla Enderun-u Humayun Mekteb-i Alisine Mahsus Talimat Enderun Mektebi hakkında yaptığım araştırmalar sırasında arşiv taramasında karşılaştığım en ilginç dökümanlardan biridir.

Enderun Mektebi, Osmanlı Devleti ve Türk Eğitim tarihimizin en nadide kurumlarından biridir. Medeniyetimize özgü yapısı, işleyişi ve çıkmaları ile asırlarca Devlet-i Aliyeye hizmet ederek kendi yaşadığı devrin zirvesi olmuş hem de içinde yaşadığı sistemi zirvede tutmayı başarmıştır.

Başarıları, göz kamaştırıcı yaşamı kadar; beş asrın sonunda sistem dışı kalması, devlet ile birlikte inkıraza giden süreçten silkinip kurtulamaması ve günümüze yansıyan yönleri ile araştırmacılar için hala zengin bir alandır.

Enderun Mektebi’ni ilginç kılan en önemli özelliklerinden birisi değerinin kendi devrinde de anlaşılmış olmasıdır. Değerinin anlaşılması olgusu sadece mensuplarına yani Enderunlulara dair bir olgu değildir. Enderun zirve olduğu dönemde devletlerarası ilgi görmüş Dünyanın dört bir yanından farklı devlet adamlarının, seyyahların, yazarların ve araştırmacıların odağında bir kurumdur. Günümüzde bu ilgili hala devam etmektedir.

Devamını oku...

KOLERAYA DAİR

10 Temmuz 1908 Sırat-ı Müstakim

Transkript: Erol KÖMÜR

Aldığımız mektupların birinde deniyor;

“Bir zamanlar memlekete kolera gibi, veba gibi müstevli bir hastalık gelince fedakarlık yapılarak para ile hafızlar tutulur, ve memleketin etrafı devr ettirilirdi, bugün İstanbul’da, civar vilayetlerde koleradan epeyce telefat olduğu rivayet ediliyorken hiç öyle bir teşebbüste bulunmak kimsenin aklına gelmiyor. Sırat-ı Müstakim hükümete bu eski, fakat dindarane usulü ihya etmesini tavsiyede bulunsa büyük bir hayır işlemiş olacak…”

Evet, böyle bir eski usul vardı, lakin hiçbir vakit dindarane değildi! Hükümet-i sabıka mevkiini takhim için millete savlet eden felaketlerden bile istifade etmek isterdi, yoksa sari hastalıklara karşı nizamat-ı sıhhiyeyi tamamiyle tatbikten başka bir tedbir olamayacağını pekala bilirdi.

Yıldızda yüksek sesle tilavet edilen Buhariler hastalığı def etmek için değil, sah dal halkın hissiyat-ı diniyesini okşayarak huluskar bir padişaha ihlas-ı celp etmek için idi. Yoksa bir taraftan ta Rusya hududundaki koleranın gölgesinden ürkerek sarayında en sıkı tedabir-i tahfiziyeyi ifa ettiren; diğer taraftan Gülhanlar dolusu kitab-ı diniyeyi cayır cayır yaktıran adamın Buharilere, salavata ve selamlara zerre kadar ehemmiyet vermeyeceğini azıcık düşünenler pek kolay kestirebilirlerdi. İyice bilmeliyiz ki gerek münferit, gerek sari ne kadar hastalık varsa izalesi için tababetin tavsiye edeceği tahaffuzu, şifay-ı tedabirden başka yapılacak bir şey yoktur. Esasen bir köylünün bile yakınen bilmesi icap eden bu basit hakikat, bizi öteden beri pek çok aldattıkları için, hala olanca vuzuhuyla gözümüze çarpmıyor!

Şeriat-ı garray-ı İslamiyenin tababete ne büyük bir mevki verdiğini hepimiz biliyoruz da sonra iki üç riyakarın sözüyle yine o şeriata istinad ederek en celi hakikatlere karşı ağmaz-ı ayn ediyoruz.

Hazret-i Peygamber “Cenab-ı Hak hiçbir hastalık vermemiştir ki devasını da vermemiş olmasın. O halde o devayı aramalısınız” buyuruyor. Tababetten başka birşeyi olmayan ilm-i ebdanı ilm-i edyan kadar takdir buyuran peygamberden o devanın dua kitaplarında aranması lazım geleceği gibi bir işaret yahut bir tasrih ise asla vaki olmamıştır.

Ne hacet! Suret-i katiyede tahrim ettiği şarabı hazik bir tabibin sözü üzerine tahlil eden, tababeti alalade sanatlar derecesinde tutmak şöyle dursun, tahsil-i farz-ı kifayedir, diyen bir din-i semavi nasıl olur da etbanın vazifesine müdahale eder?

Devamını oku...

KOLERAYA KARŞI Dr. Galip Ata (Ataç)

İstanbul-14 Ekim 1910

Transkript: Erol KÖMÜR

İstanbul - 2010

Koleraya karşı tedabir evvela “MİLLİ” olur. Memleket hastalığın mütevellit olduğu diğer memleketlere karşı karantinalar tertip eder, hastalığın sirayetine mani olamağa çalışır. Maatteessüf şimdiye kadar herkesin anladığı netayic ile sabittir ki bütün bu tedabir koleranın nihayet sirayet etmenise mani olamaz. Karantinalar ancak hastalığın vürudunu tehir edebelir.

Koleradan ve bütün emraz-ı müstevliden tevekki için en iyi, en fenni tarih şüphesiz tedabir-i belediyedir, yani şehirlerin hıfsızsıhha kavaidine muvafık olarak muhafaza edilmesindedir. Hıfsızsıhha kavaidine muvafık olarak muhafaza edilmesindedir. Hıfsızsıhhaya riayet eden temiz olan bir belde bimuhaba kapılarını her hastalığa karşı açık bırakabilir, çünkü hastalık vuku-u haber alınabilen hanelerin önüne bir kordon koymakla, ahaliye birkaç nasihat vermekle hastalığın önünü almak mümkündür. Vakıa bu tedabirde heyet-i mecmuası itibariyle haiz-i kıymet olabilir, belki hastaların adedini tenkıs eder. Fakat koleraya karşı kati bir tedbir değildir.

Koleraya ve onunla beraber kaffe-i emraz-ı müstevliyeye karşı bir şehrin muhfazası her şeyden evvel sularının temizliğiyle, lağımlarının intizamıyla olur. Bunları birkaç gün, hatta birkaç ay içerisinde temin etmek mümkün olmayacağı gibi bunlar temin edilmemiş olan bir beldede tedabir-i sairenin hepsi ehemmiyetsiz kalır.

Bir şehir hastalığa karşı evvelden müdafaa edilmemiş bulunursa yegane çare olarak herkesin, her ailenin kendi başına kolera ile mücadelesi, her şahsın kendisini koruması kalır. Şurası şayan-ı teşekkürdür ki bu tedabir-i şahsiyede ekseriya pek büyük faideler verir.

Devamını oku...

Reklamlar