Tarih Öğretmenlerine Kaynaklar

Tarih Araştırmaları

Tarih Araştırmaları

 Madam Maria Montessori  (31 Ağustos 1870 – ö. 6 Mayıs 1952)

Çeviren: Ayşe Pertev Hanım (1927)

MontessoriMadam Maria Montessori’nin bundan yirmi sene evvel Roma’nın büyük amele apartmanlarının birinde (okul)* yaşından küçük çocuklar üzerinde ilk defa olarak tatbik etmeye başladığı terbiye usulleri bu müddet zarfında bütün dünyada tanındı. Avrupa’da ve bilhassa Amerika’da bir çok taraftarlar kazandı. Montessori usulünün esaslarından biri çocuklarda havasın büyük bir ehemmiyet verilmesi ve bu suretle zekanın inkişafına çalışılmasıdır. Madam Montessori’nin bizzat icad ettiği levazım-ı tedrisiye hep bu gayeye matuftur.  Montessori usulüyle ilk defa karşılaşan kimsede en ziyade hayret ve şüphe uyandıran şey bu usuldeki inzibat –bazı kimselerin hükmüne bakılırsa- inzibatsızlıktır. (Casa dei Bambini)yi Montessori çocuk bağçelerine bu isim verilmektedir- ziyaret eden kimse diğer küçük çocuk mekteplerinde hiç tesadüf etmediği ahval ile karşılaşır. Üç yaşından altı yaşına kadar bir çok küçük çocuklar hafif sandalyeler, masalar bulunan, yere kilim ve hasırlar serilmiş olan ve bir mektepten ziyade bir ev manzarası arz eden büyük bir salonda meşguldürler. Kimi gözleri bağlı olduğu halde, tahtadan mamul hendesi şekillerin etrafını yoklamakta, kimi önündeki iki parça bezin kenarlarındaki ilik ve düğmeleri müteaddit defalar ilikleyip çözmekle meşgul, yorulup istirahat ihtiyacını his edenler, yerlerdeki kilimler üzerine uzanmışlardır.

Devamını oku...

(orijinal metnin satır sırasına göre transkripsiyon)


Ruhşahım Hamidin sana kurban ola

Cenabı Hallakı Alem cemi mahlukatın halikıdır
bir kusur ile azap eylemez
Efendim sana bend
olmuş bir kulunum ister beni darp eyle ister
öldür Sana teslimim Bu gece gel niyazımdır
Billahi sebebi illetim ve belki mevtim olursun
Ayağın altına yüzüm gözüm
sürerek reca ederim Kendimi zaptedemiyorum
billâhilâzim...

 

*********************

(Noktalama işaretleri eklenmiş metin)

Ruhşah’ım Hamid’in sana kurban ola

 

Cenabı Hallakı Alem cemi mahlukatın halikıdır bir kusur ile azap eylemez. Efendim sana bend olmuş bir kulunum ister beni darp eyle ister öldür. Sana teslimim Bu gece gel niyazımdır. Billahi sebebi illetim ve belki mevtim olursun. Ayağın altına yüzüm gözüm sürerek reca ederim. Kendimi zaptedemiyorum  billâhilâzim...

MEKTEPLERDE PROJEKSİYON
Edebiyat Mecmuası 1 Şubat 1919 Cild: 5

https://ocw.metu.edu.tr/pluginfile.php/3298/course/section/1171/MEKTEPLERDE%20PROJEKS%C4%B0YON.pdf
MEKTEPLERDE PROJEKSİYON

MEKTEPLERDE PROJEKSİYON Alât ve vesait-i tedrisiyenin mükemmeliyeti talebenin semii üzerinde ne kadar müessirdir. Muallimlere kıymetli muavenetleri dokunan bu gibi tertibat sayesinde, en büyük hüsn-ü niyetlere rağmen yeknesak olmakdan kurtulamayan can sıkıcı takrirler cazip ve münasip fasılalarla kesilir. Zat-ı melekesi alabildiğine inkişafa başlar. Mekteplere karşı her çocuğun kalbinde gizli duran nefretler muhabbete merbutiyete inkılab eder. Fenni tatbikat yapılamayan, ilmî terbiye esaslarına ehemmiyet verilmeyen zamanlarda, zavallı yavrular ne kadar bedbaht idiler. Eski nazari tedrisat, kuru gürültülerle geçen saatler, onların ruhları hatta ahlakları üzerinde derin tahribat izleri bırakır bu gayrı tabiiliklerin neticesinde gelen dimağı ..... adına cümle-i asabiyelerini bozar berbad ederdi. Bir çocuk ne kadar çalışmak emeliyle mektebe gelmiş olursa olsun. Anlaşılmaz dersler, tabii ifadelerden pek uzak usluplarla yazılmış sahifeler gözünün önünde kesafet peyda etdikçe müşkülatı iftiham etmek ümidleri, müstefid olmak emelleri, birer birer sukût eder. Zavallı yavru iradesi, arzusu hilafına rehavet, meskenet girdabına tutulurdu. Bir kere bu yılgınlık, gayr-ı şuurî tenbellik durumu başladımı artık ne çocukdan hayr, ne de huy ve etvarında intizam kalırdı. Bu ruhî hastalığa mesab olanları mekteb cezaları, aile tehdidleri kurtarmak şöyle dursun; isyan, huysuzluk, titizlik, şaşkınlık gibi içtimai esas ile de ihtilatat yapmasına sebebiyet verdi. Eski terbiyenin bu berzahına yuvarlanmış bir zavallı bütün insanlıkdan çıkar sabah akşam evden mektebe, mektebden eve bitab kollarındaki kitaplarla birlikde yuvarlanır bir makine derekesine düşerdi:

Devamını oku...

Büyük Adamlar Yetiştirmek - Mustafa Rahmi 1339

Transkript- Erol KÖMÜR

Her ırkın efradı maddî ve manevî bütün evsafça başlıca üç kısma ayrılır:
1. Irkın evsaf-ı müştereke-i umumiyesi kendilerinde mevcut olan efrad ki bunlar o (ırkın tipi) veya (vasatı) denilir.
2. Malik oldukları evsaf itibariyle bu vasatînin üstünde olan efrad, ki bunlara (üstün) denilir.
3. Malik oldukları evsaf itibariyle (vasati) nin altında olan efrad, ki bunlara (geri) denilir.
Gerek (üstün) lüğün gerek (geri)liğin muhtelif dereceleri vardır. Bunu bir misal ile izah edelim: Her ırkta muhtelif boylu (uzun, orta kısa boylu) insanlar vardır. Fakat ekseriyet o ırkın boy vasatisini teşkil eden adet etrafmdadır. Meselâ biz Anadolu Türklerinin boy va­satisi (1,68) metredir. Bu vasatiden pek uzun veya pek kısa olanlar nadirdir.
Boy için vaki olan bu hal, zekâ, hissiyat ve irade için de mevcuttur. Her ırkın zekâ, hissiyat ve irade için de (vasati) (üstün), (geri) enmûzeçleri vardır.

 

Devamını oku...

Reklamlar