Tarih Öğretmenlerine Kaynaklar

Tarih Araştırmaları

Tarih Araştırmaları

MEKTEPLERDE PROJEKSİYON
Edebiyat Mecmuası 1 Şubat 1919 Cild: 5

https://ocw.metu.edu.tr/pluginfile.php/3298/course/section/1171/MEKTEPLERDE%20PROJEKS%C4%B0YON.pdf
MEKTEPLERDE PROJEKSİYON

MEKTEPLERDE PROJEKSİYON Alât ve vesait-i tedrisiyenin mükemmeliyeti talebenin semii üzerinde ne kadar müessirdir. Muallimlere kıymetli muavenetleri dokunan bu gibi tertibat sayesinde, en büyük hüsn-ü niyetlere rağmen yeknesak olmakdan kurtulamayan can sıkıcı takrirler cazip ve münasip fasılalarla kesilir. Zat-ı melekesi alabildiğine inkişafa başlar. Mekteplere karşı her çocuğun kalbinde gizli duran nefretler muhabbete merbutiyete inkılab eder. Fenni tatbikat yapılamayan, ilmî terbiye esaslarına ehemmiyet verilmeyen zamanlarda, zavallı yavrular ne kadar bedbaht idiler. Eski nazari tedrisat, kuru gürültülerle geçen saatler, onların ruhları hatta ahlakları üzerinde derin tahribat izleri bırakır bu gayrı tabiiliklerin neticesinde gelen dimağı ..... adına cümle-i asabiyelerini bozar berbad ederdi. Bir çocuk ne kadar çalışmak emeliyle mektebe gelmiş olursa olsun. Anlaşılmaz dersler, tabii ifadelerden pek uzak usluplarla yazılmış sahifeler gözünün önünde kesafet peyda etdikçe müşkülatı iftiham etmek ümidleri, müstefid olmak emelleri, birer birer sukût eder. Zavallı yavru iradesi, arzusu hilafına rehavet, meskenet girdabına tutulurdu. Bir kere bu yılgınlık, gayr-ı şuurî tenbellik durumu başladımı artık ne çocukdan hayr, ne de huy ve etvarında intizam kalırdı. Bu ruhî hastalığa mesab olanları mekteb cezaları, aile tehdidleri kurtarmak şöyle dursun; isyan, huysuzluk, titizlik, şaşkınlık gibi içtimai esas ile de ihtilatat yapmasına sebebiyet verdi. Eski terbiyenin bu berzahına yuvarlanmış bir zavallı bütün insanlıkdan çıkar sabah akşam evden mektebe, mektebden eve bitab kollarındaki kitaplarla birlikde yuvarlanır bir makine derekesine düşerdi:

Devamını oku...

Büyük Adamlar Yetiştirmek - Mustafa Rahmi 1339

Transkript- Erol KÖMÜR

Her ırkın efradı maddî ve manevî bütün evsafça başlıca üç kısma ayrılır:
1. Irkın evsaf-ı müştereke-i umumiyesi kendilerinde mevcut olan efrad ki bunlar o (ırkın tipi) veya (vasatı) denilir.
2. Malik oldukları evsaf itibariyle bu vasatînin üstünde olan efrad, ki bunlara (üstün) denilir.
3. Malik oldukları evsaf itibariyle (vasati) nin altında olan efrad, ki bunlara (geri) denilir.
Gerek (üstün) lüğün gerek (geri)liğin muhtelif dereceleri vardır. Bunu bir misal ile izah edelim: Her ırkta muhtelif boylu (uzun, orta kısa boylu) insanlar vardır. Fakat ekseriyet o ırkın boy vasatisini teşkil eden adet etrafmdadır. Meselâ biz Anadolu Türklerinin boy va­satisi (1,68) metredir. Bu vasatiden pek uzun veya pek kısa olanlar nadirdir.
Boy için vaki olan bu hal, zekâ, hissiyat ve irade için de mevcuttur. Her ırkın zekâ, hissiyat ve irade için de (vasati) (üstün), (geri) enmûzeçleri vardır.

 

Devamını oku...

FERYAD-I RUH

FERYAD-I RUH

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!

'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

 

Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında

Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında

 

Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;

Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

 

Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i

En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i

 

Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın

Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

 

Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta

Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?

 

Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet

Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

 

Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman

Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

 

Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin

Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

 

İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?

Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?

Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ

 

Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm

Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

 

Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;

İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

 

Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık

 

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...

Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın

 

Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:

Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi

 

Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:

Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

 

Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,

Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

 

En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından

Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

 

İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...

Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

 

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?

Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

MEHMED AKİF

Muallim ve Muallime, Muavin ve Muavine Ehliyetname İmtihanına Aid Talimatnameden Bazı Mevad

MADDE 1: Ehliyetname imtihanına dahil olabilmek için Türkiye Hükümeti tebasından bulunmak, Zekur için sini ondokuzdan dun otuzbeşten efzun, inas için on yediden küçük ve otuzbeş yaşından büyük olmamak ve bir cinayet veya ahlaka mugayir bir cenaha ile mahkum-u meslek ve talime mani olacak avarız-ı cismaniye ile malul bulunmamak şarttır.

MADDE 2: İmtihana talib olanlar hatt-ı destleriyle ve ikametgahları muharrer bir istidaname ile makam-ı  vilayete müracaat ederler.

MADDE 3: İstidanamelere mezkur vesaik rabt edilir:

  • Evvela Nüfus Tezkeresi,
  • Saniyen muallimliği ifaya mani-i sıhhiyesi olmadığına dair maruf bir tabip tarafından Mümezzi-i Sıhhat Şehadetnamesi,
  • Salisen Aşı İlmühaberi

Devamını oku...

Reklamlar